dini nikahta abdest şart mı

Haz 5, 2021 admin kategori: İslam, Kur'an-ı Kerim yorum: yorum yapılmamış. Kur’an dinlerken ve Kur’an’a dokunmadan takip ederken abdestli olmak şart değildir. Kaynak: Sorularla İslamiyet. Ayrıca aklına takılan sorular veya merak ettiklerin için Sözler Köşkü YouTube kanalımıza göz atabilirsin. Dini Nikah Yapanlar Düğünden Önce Beraber Olabilirler Mi? Mustafa Şekerci 15 Aralık 2020 Nikah - Evlilik 186 Görüntülenme. Günümüzde düğün adı altında yapılan merasimin İslâmî temeli, Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem)’in evlenen kimselere ziyafet vermelerini tavsiye etmesidir. [1] Nikah akdi sonrası insanlara yemek Abdest alırken belli duaları okumak şart mıdır? Bazı kaynaklarda abdest alırken her organın yıkanması sırasında ayrı ayrı okunacak dualara yer verilir (Nevevî, el-Ezkâr, s. 32- 35 öncelikleiki insanin evli sayilabilmesi için tek bir şart vardir o da imam nikahi evlenecek insanlar düğünden önce bir imamin yanina giderek kurallara uygun bir şekilde dini nikahlarini kiyarlar.ve artik onlar birbirlerinin helali olurlar.imam nikahsiz evlilik evlilik sayilmaz o iki kişi birbirleriyle dinen evli sayilmazlar. Eğer dinleyip tatbik edecekseniz size kurtulma ihtimalinizin yüksek olduğu bir tavsiyede bulunabilirim: Her ezan okunduğunda bir abdest alın. O abdestinizin değil şüphe ile bizzat bozulduğunu görseniz bile abdest almayın. Namaza devam edin. Buna altı ay devam edin. Biiznillah hastalıktan kurtulursunuz. Classement Meilleur Site De Rencontre Gratuit. İslam hukukuna göre nikah akdinin sıhhat şartları nelerdir?Rükünlerine uyularak akdedilen bir nikâhın, sonuçlarını meydana getirebilmesi için “sahih” olması gerekir. Bu da, İslâm’ın belirlediği sıhhat şartlarının bulunması ile gerçekleşir. Aksi halde, eksikliğin durumuna göre nikâh “bâtıl” veya “fâsid” olur. EVLİLİĞİN SIHHAT ŞARTLARI Evliliğin geçerli olması için bulunması gereken sıhhat şartları şunlardır 1- Evlenecek Eşler Arasında Bir Evlenme Engelinin Bulunmaması Eşlerin, nikâh akdi sırasında evliliğe mahal olması gerekir. Bu yüzden kadının nesep, süt veya sıhrî hısımlık gibi bir nedenle erkeğe haram olması durumunda, nikâh batıl olur. Bir mümin erkeğin kız, kız kardeş, anne, kardeşin kızı, hala, teyze gibi nesep hısımları veya süt anne, süt kardeş gibi süt hısımları yahut eşinin annesi veya kızı gibi sıhrî hısımları ile evlenmesi ebedî olarak caiz değildir. Diğer yandan kadının başka birisi ile evli olması veya iddetli bulunması gibi durumlarda evlenme engeli geçici olur. Kadın boşanıp iddetini bitirince onunla evlenmek mümkün ve caiz olur. Evlilik bir dış etkenden dolayı sahih olmazsa “fâsit” adını alır. Cinsel birleşme olursa bazı sonuçlar meydana gelir. 2- İcap ve Kabulün Süreklilik Bildiren Bir Üslupla İfade Edilmesi Evlilik sırasında icap ve kabul geçici değil, süreklilik bildiren bir üslupla ifade edilmelidir. Evlilik “bir ay” veya “bir yıl” gibi belirli bir süre ile yapılmışsa nikâh akdi batıl olur. Erkeğin kadına, “Bir ay süre ile senin cinsel yönlerinden yararlanayım” veya “Seni bir ay veya bir yıl süreyle yahut bu beldede oturduğum sürece kendime nikâhladım” dese, kadın bu teklifi kabul edince, birincisine “mut’a nikâhı”, ikincisine ise “geçici muvakkat nikâh” denir. Bu gibi nikâh akitleri süreklilik ifade etmediği için geçerli olmaz. 3- Evlilik Akdi Sırasında İki Şahidin Bulunması Evlilik geleceğe ait hak ve sorumluluklar doğuran bir müessese olduğu ve haramı helâlden ayırdığı için, bunun topluma açıklanması, gizli kalmaması ve belirli şahitlerle belgelenmesi gerekli görülmüştür. Bu yüzden veli dışında iki şahit bulunmadıkça nikâh akdi sahih olmaz. Delil âyet ve hadislerdir. Allah Teâlâ şöyle buyurur “Erkeklerinizden iki şahit tutun. Eğer iki erkek olmazsa, o durumda razı olacağınız şahitlerden bir erkekle iki kadın yeter.” [1] Âyet, ticaretle ilgili olmakla birlikte evlilik akdini de kapsamına alır. Akitlerde şahit, genellikle anlaşmazlık durumunda tarafların haklarını korumada ispat kolaylığı sağlar. Evlenme akdi de eşlerin lehine ve aleyhine hukukî sonuçlar meydana getiren bir akittir. Mehir, nafaka yükümlülüğü, nesebin sabit olması, sıhrî hısımlığın doğması bunlar arasındadır. Diğer yandan evlilik akdinin topluma ilan edilerek yapılması ve şahitlerin bulunması evlileri zina töhmetinden korur. 1 Evlenme şahidinde aranan nitelikler Evlenmede şahidin fonksiyonu, evlenmeye ilişkin icap ve kabulü işitmek ve anlamaktan ibarettir. Bunun için şahitlerin aynı yerde ve birlikte bulunmaları gerekir. Ayrı ayrı yerlerde veya aynı yerde olmakla birlikte, birbiri ardından evlenme iradelerine şahit olan kimselerin şahitlikleri geçerli sayılmaz. Şahitte aranan nitelikler şunlardır Şahit akıllı ve ergen olmalıdır. Akıl hastası veya küçük çocukların şahitliği yeterli değildir. Şahitlerin iki erkek veya bir erkek iki kadın olması gerekir. Tek şahitle nikâh geçerli olmaz. Çünkü hadiste “Bir velî ve iki adaletli şahit olmadıkça nikâh olmaz.” buyurulmuştur.[2] İmam Şafi’ye göre yukarıdaki şahitlerle ilgili âyet nikâh akdini kapsamaz. Kısasta ve diğer şer’î cezalarda olduğu gibi, nikâhta her iki şahidin erkek olması şarttır. Hanbelî ve Mâlikîler de aynı görüştedir. Hanefîlere göre, kadınlar nikâhta taraf oldukları gibi, bir erkek için iki kadın olmak üzere şahitlik yapabilirler. Bunların şahitlikleri yalnız had ve kısas davalarında unutma veya etkin acıma duygusuna sahip olmaları sebebiyle kabul edilmez. Çünkü hadler şüphe ile düşer.[3] Müslüman olmalıdır. İki tarafın Müslüman olduğu bir evlenmede her iki şahidin de Müslüman olması gerektiğinde görüş birliği vardır. Çünkü gayrimüslimin Müslüman üzerinde velâyet hakkı yoktur.[4] Ebû Hanîfe ve Ebû Yûsuf’a göre, iki taraf veya yalnız kadın ehl-i kitaptan olursa şahitler de ehl-i kitaptan olabilir. Çoğunluk fakihlere göre, görme yeteneği şart olmayıp, işitme ve anlama yeteneğinin bulunması gerekir. Bu nedenle şahidin nikâh akdinde konuşulan sözleri anlaması gerekir. Çünkü şahitliğin amacı budur. Aksi halde şahit, bir söz kesme veya nişan merasimini nikâh akdi sanabilir. Bu da toplumda yanlış anlamalara neden olur. Şahitler evlenecek kimselerin usûl, fürû veya diğer hısımlarından olabilir. Buna göre, ana, baba, dede ve nine ile, eşlerin oğul veya kızları nikâhta yukarıda belirtilen niteliklere sahip iseler- şahit olabilirler. Çoğunluğa göre bu hısımlardan birisi veli olarak akde katılıyorsa şahit sayılmaz.[5] Hanefîlere göre, şahitlerin adaletli olması şart değildir. İki fâsık şahidin şahitliği de yeterlidir. Çünkü fâsık veli olmaya ehildir. İmâmiyye Şiâsı da bu görüştedir. Hatta İmâmiyye mezhebine göre, nikâhta şahit bulundurma, akdin sıhhat şartı değil, menduptur. Onlar sürekli nikâhta şahit bulundurma, ilan ve açığa vurmayı müstehap sayarlar. En sağlam görüşe göre, kadın reşid, ergen olunca iki şahit ve velinin hazır bulunması şart değildir.[6] Hanefîler dışındaki çoğunluğa göre, fâsığın şahitliği ile evlilik akdi sahih olmaz. Çünkü, Hz. Peygamber “Bir veli ve iki adaletli şahit bulunmadıkça evlilik olmaz.” [7] buyurmuştur. Ancak İmam Malik’e göre, adaletli şahit bulunmazsa ahlakî durumu bilinmeyen kimse nikâhta şahitlik yapabilir.[8] 2 Gizli nikâhın hükmü Dışarıda açıklanmamak üzere gizlice yapılan nikâh akdi caiz değildir. Ancak nikâh akdi şahitlerin önünde yapılıp da, sonradan şahitlere bunu gizlemeleri ve dışarıda açıklamamaları tavsiye edilse, bu evlilik gizli yapılmış sayılır mı? Ebû Hanîfe ve İmam Şâfi’ye göre böyle bir evlilik gizli yapılmış sayılmaz. Çünkü şahitlere sonradan yapılacak gizli tutma tavsiyeleri nikâh akdine zarar vermez.[9] İmam Mâlik ise evliliğin topluma ilânını bir şart olarak kabul ettiği için, gizli yapılan veya şahitlerden gizlemeleri istenen bir nikâhı geçerli saymaz. İmam Malik gizli nikâhı şöyle tarif eder Kocanın şahitlerden nikâh akdini, daha önce evli ise önceki karısından veya ev halkı bile olsa diğer insanlardan gizlemelerini istediği nikâhtır. Hanbelîlere göre ise gizli tutma tavsiyesi nikâhı geçersiz kılmaz. Evliliği veli, şahitler ve eşler gizlese de bu geçerli olur, fakat böyle bir gizleme mekruhtur.[10] Diğer yandan İbn Ebî Leylâ, Ebû Sevr ve Ebûbekr el-Esamm’a göre evlilikte şahit bulundurmak şart değildir. Bu fakihlerin dayandığı delil aşağıdaki ayetlerin genel anlamıdır “Kadınlardan hoşunuza gidenleri nikâhlayın...” [11] “İçinizden bekâr olanları, köle ve câriyelerinizden elverişli olanları evlendirin.” [12] Onlar bu konudaki hadisleri, âyetlerin mutlak anlamını sınırlayacak güçte görmemişlerdir. Ancak çoğunluk müctehitler bu görüşü reddetmiş ve nikâhta şahitten söz eden hadislerin meşhur olduğunu ve âyetlerin mutlak anlamını sınırlayacak güçte bulunduğunu söylemişlerdir.[13] Bir İslâm toplumunda kimin kiminle evli olduğu bilinirse, kişiler zina töhmetinden korunmuş olur. 4- Evlilikte Rıza ve İhtiyarın Bulunması Evlilik bir erkekle kadının ömür boyu birlikte yaşama ve hayatın iyi ve kötü yanlarını birlikte omuzlama ilkesine dayandığı için, başlangıçta karşılıklı rızanın bulunması asıldır. Evlenecek olanların rızasının bulunmadığı bir nikâh geçerli olmaz. Bu yüzden eşlerden birisi ölüm, şiddetli dayak veya uzun süreli hapis korkusu altında evliliğe zorlansa böyle bir nikâh fâsit olur. Nitekim hadiste şöyle buyurulmuştur “Allah Teâlâ, ümmetimden yanılma, unutma ve zorlandıkları şeyin hükmünü kaldırmıştır.” [14] Hz. Âişe, zorla evlendirilen bir kızla ilgili olarak Allâh’ın Rasûlü’nün uygulamasını şöyle anlatır “Ensar’dan Hıdâm’ın kızı el-Hansâ Hz. Âişe’ye gelip; “Babam aile şerefini artırmak için, beni kardeşinin oğlu ile evlendirdi. Ben ise bu evliliği istemiyorum.” dedi. Âişe de ona; “Resûlullah gelinceye kadar bekle.” dedi. Hz. Peygamber gelince Âişe ona durumu anlattı. O da kızın babasını çağırdı ve kadına seçme hakkı verdi. Bunun üzerine kadın şöyle dedi Ey Allâh’ın elçisi! Babamın aktettiği nikâhı kabul ettim. Fakat bu davranışımla kadınlara, babalarının evlilikte böyle bir yetkisi bulunmadığını bildirmek istemiştim.” [15] Hanefîlere göre zorlanan kimsenin nikâhı ve boşaması geçerli sayılmıştır. Çünkü zorlananın her ne kadar rızası yoksa da kasıt ve tercihi vardır. Bu da, şaka ile bir muamele yapana benzer. Hadiste şöyle buyurulmuştur “Üç şeyin ciddisi de ciddi, şakası da ciddidir. Nikâh, talak ve cayılabilir boşamada eşine dönme.” [16] 1917 tarihli Osmanlı Hukuki Aile Kararnamesi, Şâfi mezhebinin görüşünü esas alarak, zorlanan kişinin nikâhını fâsit saymıştır.[17] Dipnotlar [1] Bakara, 2/282. [2] Ebû Dâvûd, Nikâh, 19; bk. Bakara, 2/282. [3] Serahsî, age, V, 32, 33; Zühaylî, age, VII, 74, 75; Döndüren, Delilleriyle İslâm Hukuku, s. 208, 209. [4] Nisâ’, 4/141; Kâsânî, age,, II, 253. [5] Kâsânî, age, II, 253, 254; el-Fetâvâ’l-Hindiyye, I, 267, 268. [6] el-Muhtasaru’n-Nâfî’ fî Fıkhı’l-İmâmiyye, Mısır, s. 194. [7] Ebû Dâvûd, Nikâh, 19. [8] Kâsânî, age, II, 255; Cezîrî, age, IV, 25. [9] Serahsî, age, V, 31; İbn Rüşd, age, II, 15. [10] Gâyetü’l-Muntehî, 1. baskı, Dimaşk, III, 27. [11] Nisâ’, 4/3. [12] Nûr, 24/32. [13] ez Zühaylî, age, VII, 71, 72. [14] İbn Mâce, Talâk, 16. [15] Ahmed b. Hanbel, VI, 368; San’ânî, Sübülü’s-Selâm, 2. bskı, III, 122 vd.; Bilgi için bk. Buhârî, Nikâh, 42; Tirmizî, Nikâh, 14. [16] Ebû Dâvûd, Talâk, 9; Tirmizî, Talâk, 9; İbn Mâce, Talâk, 13. [17] mad. 57; Cin, age, 167 vd. Kaynak Prof. Dr. Hamdi Döndüren, Delilleriyle Aile İlmihali, Erkam Yayınları İslam ve İhsan Günümüzde resmi nikâh kıyıldıktan sonra bir de dinî nikâh kıyılmaktadır. Aynı kişiler üzerinde iki çeşit nikâha ihtiyaç var mıdır? Resmi nikâhla yetinilmesi mümkün müdür?İslâm’da nikâhın rükunleri icap ve kabulden ibarettir. İki şahidin hazır bulunması ise nikâhın şartıdır. Buna göre akıllı ergen ve Müslüman bir erkekle yine akıllı ve ergen bir kız çocuğu iki şahidin yanında biri diğerine evlenme teklif edip, diğeri de bunu kabul etse evlilik akdi meydana gelmiş olur. Hanefîlere göre velinin iradesinin eklenmesi şart değil, belki müstehap hükmündedir. Ancak velisiz evlenmede kızın evlendiği erkeğin denklikte kızdan üstün olması ve ayrıca belirlenen mehrin emsal mehirden fahiş gabin ölçüsünde düşük olmaması da gerekir. Aksi durumda kızın aldatıldığı kabul edilerek kızın velisi nikâh akdini bozdurabilir. BELEDİYE MEMURUNUN KIYDIĞI NİKAH DİNİ NİKAH YERİNE GEÇER Mİ? Buna göre resmi bir nikâh memurunun veya bir din adamının hazır bulunması nikâhın rükun veya şartlarından değildir. Ancak evlilik işinin bir düzene sokulması ve evlenme engeli bulunanların evlenmeye teşebbüs etmesinin önlenmesi gibi nedenlerle Hz. Peygamber döneminden itibaren nikâhların aile büyüklerinin hazır olduğu bir- mecliste akdedilmesi, bir konuşma ve dua yapılması, arkasından da bir düğün yemeği velime verilmesi müstehap görülmüştür. Günümüzdeki resmi nikahlara gelince; nikâh memuru, şartlarını taşıyan ve Türk Medeni Kanununa göre bir evlenme engeli bulunmayan her vatandaşın nikâhını akdetmekle yükümlüdür. Buna göre, belediye nikâh memuru Müslüman bir hanımla, Hıristiyan veya Yahudi bir erkek evlenmek istediğinde bunu geri çevirme imkânı bulunmaz. Halbuki böyle bir evlilik İslâmî bakımdan geçersizdir. İki süt kardeşin resmi nikâhla evlenmesinde de aynı durum söz konusudur. Durum böyle olunca bütün resmi nikâhların aynı zamanda dini nikâh sayıldığını söylemek mümkün olmaz. Bu yüzden evleneceklerde İslâm’ın belirlediği şartların bulunup bulunmadığının bir din adamının denetiminde tesbit edilmesi ve ayrıca İslâmî bir nikâh uygulamasının devam etmesinde yarar vardır. Ülkemizde son yasa değişikliği ile Müftülüklere de resmi nikâh akdetme yetisi verilmiştir. Dolayısıyla Müftülük nikâh öncesinde İslâm’a göre bir evlilik engeli bulunup bulunmadığını belirleyebilir. Böyle bir kontrolün yapılması mümkün olduğu için, Müftülerin veya yetki vereceği kimsenin akdedeceği nikâhın dinen de geçerli olması gerekir. Osmanlı Devleti uygulamasında 1917 tarihli Hukuki Aile Kararnamesi ile dinî ve resmi nikâhın birleştirildiği görülür. Adı geçen kararnamenin 37’nci maddesinde, nikâh merasimi sırasında, taraflardan birinin ikametgâhı hâkiminin veya nâibinin hazır bulunması öngörülmüştür. Buna göre nikâh memuru görevi ifa edecek olan hakim naibi, daha önce bildirilen yerdeki nikâh merasimine katılarak gerekli tescilleri yapmakta idi. Bu, Hıristiyanın kilisede, Yahudinin havrada, Müslümanın ise mescid veya başka bir salonda evlenmesine imkân veren dinî ve resmi nikâhın birleştirilmiş olan uygulamasından ibarettir. Bunun benzeri uygulama günümüzde Amerika Birleşik Devletlerinde, İngiltere ve İskandinavya gibi ülkelerde görülmektedir. Bu ülkelerde İhtiyarî medeni evlenme usulü» geçerli olup isteyen Kilise veya Havra’da dinî merasim çerçevesinde, dileyen de başka bir salonda medeni nikâh merasimi ölçüleri içinde evlenebilmektedir. Ancak kişinin inancına göre tercih edeceği merasim hangisi olursa olsun, görevli memur nikâh akdini tescil etmekte evlendirme ve nüfus kütüklerine tescil devlet tekelinde bulunduğu için bu durum hukukun parçalanması anlamına gelmemektedir. Bununla herkese inandığı gibi yaşama, evlenme ve aile yuvası kurma özgürlüğü tanınmış oluyor. Ancak şunu da belirtelim ki, çoğunluk mezhep görüşüne göre, nikâhta kadının velisinin bulunması sıhhat şartı olduğu için, günümüzdeki resmi nikâhlar sırasında velinin de hazır bulunması gerekir. Çünkü hadiste, Veli ve iki adaletli şahit bulunmadıkça nikâh olmaz.»[1] buyurulmuştur. Belediye nikâhında özellikle rüşd yaşından sonra veliye yer verilmediği açıktır. Bu yüzden Hanefî mezhebi dışındakilerin resmi nikâhtan sonra İslâm’a uygun yeni bir nikâh kıydırması gerekir. Sonuç olarak kimi ileri toplumlarda ve Osmanlıların son döneminde başarıyla uygulandığı gibi dinî ve resmî nikâhı birleştirip, insanların inandıkları gibi ve tek nikâh akdi ile aile yuvası kurmalarına imkân verilmelidir. Bu, din ve vicdan özgürlüğünün gereğidir. Nitekim Endonezya’da 20. yüzyılın başlarında evlenmeye İslâm’ın hükümlerini iyi bilen bir kişinin yardımcı olarak katılması kabul edilmiş ve bu kimse sonradan nikâh memurluğu görevini üstlenmiştir. Bu memur çoğunlukla bir cami görevlisi veya dinî bir memurdur.[2] Son zamanlarda Müftülüklere de resmi nikâh kıyma yetkisinin verilmesi, bu alanda atılmış önemli bir adımdır. Dipnotlar [1]. Ebû Dâvûd, nikâh, 19; Dârimî, Nikâh, 11; Serahsî, el-Mebsût, V, 31. [2]. bk. Halil Cin, İslâm ve Osmanlı Hukukunda Evlenme, Ankara 1974, s. 139 vd. Kaynak Prof. Dr. Hamdi Döndüren, Delilleriyle Aile İlmihali, Erkam Yayınları İslam ve İhsan Nikâh bir akit, sözleÅŸme ve anlaÅŸmadır. Bunun için bazı ÅŸartları vardır. Bu ÅŸartlardan birisi yerine getirilmezse nikâh sahih olmaz. 1. Evlenecek kiÅŸilerin veya vekâletlerini verdikleri ÅŸahısların hazır bulunması. 2. Tarafların irade beyanı. Evlilik akdini kabul ettiklerine dair eÅŸlerin “kabul ettim” ÅŸeklinde ifade etmeleri. 3. Nikâhın duyurulması. Gizli bırakılmaması. Bu ÅŸart Maliki mezheplere göredir. 4. Kızın velisinin izninin olması. Bu hüküm Hanefi mezhebi hariç diÄŸer mezheplere göredir. 5. Şahitlerin hazır olması. Bu ÅŸahitler, ergenlik çağına ermiÅŸ, aklı başında iki erkek veya bir erkekle iki kadın olmalıdır. Yani ÅŸahitlikte mutlaka bir erkeÄŸin bulunması icap eder. Görüldüğü gibi ÅŸahitlerin bulunmadığı bir resmi nikah geçerli deÄŸildir ve kiÅŸi ÅŸahit olmadan nikâhını kıyamaz. Nikâh, talâk diÄŸer bir ifade ile evlilik ve boÅŸanma dinà bir müessesedir; aynı zamanda ibadetler içinde deÄŸerlendirilir. Çünkü kaynağı Kur’ân ve hadistir. Bu hususta yüzlerce âyet-i kerime, binlerce hadis-i ÅŸerif vardır. Bu âyetler hem evlilik müessesesinin sınırlarını çizer, hem de sorumluluk ve mükellefiyetleri belirler. Bazı âyetlerde mesele bütün ayrıntılarıyla verilir. Hadisler ise evlilik ve aile müessesesinin bütün ayrıntılarını belirler, anlatır ve öğretir. Nikâhın kendine göre ÅŸartları vardır. Bu da yukarıda izah edildi. Cumhuriyet devrine kadar “dini nikâh, resmi nikâh” diye bir ifade mevcut deÄŸildi. İslâm hukuku yürürlükten kaldırılıp yerine Batıdan adapte edilen “medenÔ hukuk devreye girince ve nikâh akit iÅŸlemleri belediyelere verilince bu çeÅŸit sorular gündeme geldi. Oysa Yahudilik ve Hıristiyanlık gibi semavi kaynaklı dinlerde önceden olduÄŸu gibi ÅŸimdi de nikâh merasimleri sinagog ve kiliselerde yapılır. Esasen İslâm’da da böyledir. Peygamberimizin “Nikâhı duyurun ve onu camilerde yapın.” mealindeki hadis-i ÅŸerif bu prensibi hatırlatmaktadır. Bu iÅŸlem camilerden alınıp belediye nikâh salonlarına taşınınca, nikâhın “dinÔ bir mahiyet taşıyıp taşımadığı akıllara gelmeye baÅŸladı. Nikâh, evlilik bazı ÅŸartlar taşıdığından dolayı bu meseleyi bir bütün olarak âlimler ve din görevlileri bilmektedir. Ve öteden beri nikâh akdini âlimler ve imamlar yapmaktadır. Bunun için nikâhın halk dilindeki adı “imam nikâhı” şeklinde söylenir olmuÅŸtur. Aslında bu iÅŸlem imamlık, hocalık iÅŸi deÄŸildir. Her Müslüman nasıl ibadetlerini önceden öğrenerek yapıyorsa, nikâhı ve nikâhın ÅŸartlarını ve sorumluluklarını araÅŸtırıp öğrendikten sonra bu hazırlığa girecek, ÅŸahitler huzurunda taraflar birbirlerini karı-koca kabul ederek nikâhlarını kıyacaklardır. Yani cemaatle namazda olduÄŸu gibi, nikâhta mutlaka imam bulunacak diye bir ÅŸart yoktur. Şartları bellidir ve ona göre akit yapılır. Sadece Resmà Nikâh Yeterli midir? Sadece Resmà Nikâhı Olanlar Allah Katında Evli Sayılır mı? Nikâh dinà bir müessesedir ve belli ÅŸartları vardır. Aynı ÅŸart ve esaslar resmà nikâh, yani belediye memuru tarafından kıyılan nikâhta mevcutsa nikâh nikâhtır. Ancak ÅŸart ve esaslara dikkat edilmiyor, hattâ kaale alınmıyorsa mesele deÄŸiÅŸir, nikâha gölge düşebilir. Şöyle ki Resmà nikâhta evlenecek kiÅŸiler evlendiklerine dair ifadelerini açıkça belirtiyorlar. Ancak bu ifadelerin kesinlik bildirmesi gerekir. BaÅŸka türlü bir yoruma müsait olmamalıdır. Bir diÄŸer önemli nokta, ÅŸahitlerin Müslüman olması ve iki ÅŸahitten birisinin erkek olmasıdır. Oysa laik düzende ÅŸahidin vatandaşı olması kâfi geliyor. Evlenecek taraflar süt kardeÅŸi olmamalıdır. Oysa resmà nikâhta bu husus araÅŸtırılmadığı gibi, memur tarafından da sorulmuyor. Müslüman bir hanım gayri müslim bir erkekle evlenemez. Halbuki yürürlükte olan mevzuatta bu meseleye dikkat edilmiyor, memur sormaya gerek duymadan nikâhı kıyıyor. Bu mahzurlar söz konusu deÄŸilse, sadece resmà nikâhla da helâllik mümkün olur. Zaten nikâhın rüknü, iki ÅŸahit huzurunda tarafların birbirlerini karı-koca olarak kabul etmeleridir. Ancak bütün bunlarla birlikte İslâmà ölçüler çerçevesinde nikâh akdini ihmal etmemeli, yaptırmalıdır. Kaynak Sorularla İslamiyet Ayrıca aklına takılan sorular veya merak ettiklerin için Sözler Köşkü YouTube kanalımıza göz atabilirsin. Bazı Merak Edilen Sorular SORU Resmi nikah olunca, imam nikahı kıymaya gerek var mı? İmam nikahsız eşler zina yapmış olur mu? İmam nikahı illa ki şart mı? CEVAP Bu, üzerimizdeki yönetime bakış tarzı ile alakalı bir meseledir. Bir mü’min, mevcut hukuk sistemi ile bu tarzı uygun, dinine zararsız görüyorsa nikâh için de bu geçerli olmalıdır; beledeyinin nikâhı ile evlenebilir. Hayır, mevcut sistemi dini ile mesafeli buluyorsa nikâh için dininin kurallarını uygulamalıdır. Her halükârda resmi kayıtlardan sonraki ilişkiler için zina ifadesini kullanmayı ağır buluruz. Abdestsiz Kıyılan imam Nikahı Geçerli midir?HOCAM BEN İMAM NİKAHIM KIYILMADAN ÖNCE NAMAZ ABDESTİ ALAMADIM NİKAH GEÇERLİ OLUR DEMİ AKLIMA TAKILDI DA ŞİMDİDEN TEŞEKKÜRLER... Evlenecek çiftler için imam nikahı,aradaki haramlığı kaldıran zaruri bir dini şartları arasında abdest almak şartı olmamakla beraber dini bir vecibe olduğundan abdest almak abdestsiz kıyılan imam nikahı da geçerli kıyılması nikahın geçerliliğini cünüp ve adetli hayız iken kıyılan nikah geçerli olmakla birlikte tahrimen mekruhtur.  Son eklenen ruyalar rüya tabiri Rüyada beyaz kıyafetli olarak hz. Ali'yi görmek Dağdan inerken kurbağadan korkup bağırdım Altın yüzük, kar, ölü hayvanlar ve bal ikram ettim Rüyamda bulaşık makinası almam ne demek devamlı dişlerim elime dökülüyor agrısız rüyam da başka kimse nı namaz kıldı nı gormek rüyada kar görmek rüyamda sigara paketini eşime verdim ruyamda sag elımın sarktıgını gordum

dini nikahta abdest şart mı